Daha önce sizinle Şeker Portakalı' nı paylaşmıştım. Hatırlayacaksınız. Aklıma geliyor da, bizim de Zeze gibi çocuklarımız yok mu? Öylesine delişmen, çılgın, maceraperest. Hani şu bizim yaramaz, bundan adam olmaz dediğimiz cinsten çocuklar...
Biliyorsunuz bahsettim, Zeze, Vasconcelos' un kendi çocukluğu. Kitapta da çok sık geçiyor, Zeze' nin asla iyi yerlere gelemeyeceğini düşünüyor ailesi, çevresi. Oysa bakın yazara! Bugün bu ismi dünyada tanımayan bilmeyen okursever yok!
Ne bekliyoruz çocuklarımızdan? Neler istiyoruz? Her şey yüksek ders notlarından, derece yapılası sınavlardan ibaret mi evlatlarımız için çizdiğimiz gelecek planlarında? Soruyor muyuz onlar ne isterdi, nasıl bir yaşam isterdi diye? Ortaya çıkarmaya çalışıyor muyuz saklı yeteneklerini? Yoksa tam tersi mi yaptığımız? Farklılaştıklarında törpülemek mi her birini?
Kandırmayalım kendimizi. Biz asla ikinci yolu seçmiyoruz. Zor çünkü o. Kolay olan herkes gibi olmak ve herkes gibi yetiştirmek çocuklarımızı da. Yani aslında kendimiz gibi. Birer fotokopimizi çekip katıyoruz hayata. Çocuklarımız bizlerin kopyası olmaktan öte gidemiyor.
Oysa her çocuk bambaşka bir gezegen. Biri Dünya, biri Mars, bir diğeri Uranüs. Ne yani, bulamadık biz diye yok mu şimdi Mars' ta da yaşam? Kim kesin konuşabilir? Ya da değişmez mi bu kanılar?
Keşfetmeye hazırsak her gezegeni, her çocuğu, elbet ulaşacağız onların gizli hazinelerine.
Bırakın çocuklar "çocuk" kalsın! Siz ne derseniz deyin adına: Yaramaz, hayta... Neyi değiştirir ki bu? Çocuk "çocuksa" gerçekleştiremeyeceği hiçbir mucize yoktur şu hayatta.
Elif'in Günlüğü
8 Haziran 2016 Çarşamba
José Mauro de Vasconcelos
Çocukluğumuzun 100 Temel Eserinden bir örnek sun deseler, sanıyorum bizim akranların aklına tek gelecek eser "Şeker Portakalı" olur. Hoş, bu eser hâlâ ilkokul grubu çocuk edebiyatında milli eğitimin yer verdiği temel eserler arasında ya neyse, bizim çağın okulluları bugünkü çocuklardan daha iyi bilirler "Şeker Portakalı" nı da, yazarı Vasconcelos' u da.
Adını doğru okuyamadığımız yazar, yazdığı eserle bugün dünya edebiyatına bir şaheser kazandırmış durumda. Benim için çok geç kalınmıştı gerçi. Ben kitabı okuduğumda yaşım 23' tü. Ya da bilinmez, her şeyin vakti zamanı vardır, denir gelmemiş demek öncesinde zamanı Şeker Portakalı' nın. Daha erken okuyuşum eserin kıymetini anlamama katkı sağlamayacaktı belki de, kim bilir? Lakin, siz siz olun bu yazıyı okuduktan sonra hemen siparişini verin kitabın, tabi eğer bugüne dek okumadıysanız, gecikmeyin daha da çok. Aklınıza takılsın, uykularınız kaçsın, daha alıp da okuyamadığınız için.
Ne mi var bu kadar bu eserde? Abartıyor muyum sizce?
Vasconcelos, kitabı kitap yazmak için yazmamış. Eser ortaya koyma kaygısı yok hiçbir cümlede, satırda. Yazar kendisini yazmış. Çocukluğunu. Çocukluk hayallerini, korkularını, yalnızlığını... Fakirliğini yazmış. Yaramazlıklarını...Çocuk zekasını ve yaratıcılığını... İnanamıyorsunuz bir çocuğun bu kadar "çocukça" davranmasına. Öylesine güzel, öylesine hüzünlü ki... Çocukluğunuza duyduğunuz özlem okuduğunuz her kelimeyle buram buram kokacak burnunuza. Belki şaşıracaksınız, Zeze' nin yaptıkları size hiç de yabancı gelmeyecek. Tıpkı diyeceksiniz, tıpkı benim gibi o da mı yapmış bu yaramazlıkları? Zeze, size sizden biri gibi gelecek.
Daha da anlatamam. Okuyun da siz devamını getirin. Bana da haber verin, beğendiniz mi?
Şimdiden keyifli maceralar Zeze ile size. Benden selam olsun Vasconcelos' a... :)
Adını doğru okuyamadığımız yazar, yazdığı eserle bugün dünya edebiyatına bir şaheser kazandırmış durumda. Benim için çok geç kalınmıştı gerçi. Ben kitabı okuduğumda yaşım 23' tü. Ya da bilinmez, her şeyin vakti zamanı vardır, denir gelmemiş demek öncesinde zamanı Şeker Portakalı' nın. Daha erken okuyuşum eserin kıymetini anlamama katkı sağlamayacaktı belki de, kim bilir? Lakin, siz siz olun bu yazıyı okuduktan sonra hemen siparişini verin kitabın, tabi eğer bugüne dek okumadıysanız, gecikmeyin daha da çok. Aklınıza takılsın, uykularınız kaçsın, daha alıp da okuyamadığınız için.
Ne mi var bu kadar bu eserde? Abartıyor muyum sizce?
Vasconcelos, kitabı kitap yazmak için yazmamış. Eser ortaya koyma kaygısı yok hiçbir cümlede, satırda. Yazar kendisini yazmış. Çocukluğunu. Çocukluk hayallerini, korkularını, yalnızlığını... Fakirliğini yazmış. Yaramazlıklarını...Çocuk zekasını ve yaratıcılığını... İnanamıyorsunuz bir çocuğun bu kadar "çocukça" davranmasına. Öylesine güzel, öylesine hüzünlü ki... Çocukluğunuza duyduğunuz özlem okuduğunuz her kelimeyle buram buram kokacak burnunuza. Belki şaşıracaksınız, Zeze' nin yaptıkları size hiç de yabancı gelmeyecek. Tıpkı diyeceksiniz, tıpkı benim gibi o da mı yapmış bu yaramazlıkları? Zeze, size sizden biri gibi gelecek.
Daha da anlatamam. Okuyun da siz devamını getirin. Bana da haber verin, beğendiniz mi?
Şimdiden keyifli maceralar Zeze ile size. Benden selam olsun Vasconcelos' a... :)
Kaydol:
Yorumlar (Atom)

